9 Haziran 2014

Açık hava, balık, kamp ve dahası..

Geçen haftasonu arkadaşım Ozan (yakında yeni bloguyla o da karşınızda olacak) ve ben şehir merkezinin verdiği "usanç" tan kurtulmak üzere büyük menderes nehrinin, ege denizi ile buluştuğu noktaya gittik. Yunanistan radyolarının ve gsm şebekelerinin çektiği bu kıyı şeridine halk arasında "kafa" denmekte. Sırf kamp için daha lezzetli balıklar veren her daim gittiğimiz tekne balıkçılığını bu defa bir kenara bıraktık ve tatlısu balıklarına bakalım dedik. Çadırımızı kurup, met ve uyku tulumlarını hazır ettikten sonra oltalarımızı uzattığımız Büyük Menderes Nehri'nden kısmetimizi beklemeye başladık. Hava karardığında biraz yıldızlarla muhabbet ettik. Hayır hayır! alkollü değildik ama ne yalan söyleyeyim oksijen biraz sarhoşluk vermiş olabilir. Daha sonra ayağımı tehdit sayan bir su samuru ile küçük çaplı bir dalaşma yaşadım. Kazananın olmadığı bu kavga, tarafların ortamdan uzaklaşması ile son buldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde sivrisineklere büyük ziyafet yaşattık. Öyle ki karnını doyuran bir diğerine haber veriyordu zannımca. Bitmek bilmeyen saldırıya kiyasal kovucularla müdahale edemezken "hayıt" isimli  maki bitkisinin yeşil yapraklarını yakarak çıkardığımız beyaz duman bizi biraz rahatlatıp sineklere karşı gardımızı sağlamlaştırdı. Dumanın etkisiyle iyice "iyi" olan kafalarımızla sabah uyandık ve ege lagününde bir flamingo ile akraba çıktık. Aslında dahası da var ama onu o "açık hava" ya çıkıp kendiniz yaşamalısınız.

Biliyorum. Bir "Serdar Kılıç" değilim ama doğada olmayı sevmekteyim.
Anıl Özer


2 yorum: