Doğumlarından bu yana, "farklı olmama" ve "topluma uyum sağlama" öğretilerinin gölgesinde büyümüşlerdi. Annelerinin "aman evladım sen karışma" tembihleri" kafalarının içinde oradan oraya geziniyordu. Her daim anımsadıkları şey, farklı olanın yalnız kalacağı hatta cezalandırılacağı geleneğiydi. Evet bu bir gelenekti. Hiçbir ahlak kuralına ve etik düzene bağlı olmayan bir töre gibi. Hep birilerinin öncülüğünde, mevcut bir topluluğun arkasından yürüdüler. Kendi davalarını, bağlı bulundukları zümrelerin davalarının gerisinde tuttular. Bir birey olmayı beceremeyip, bir bütünün parçası oldular..
Hal böyleyken, hak ve hukuk kalabalığa hizmet etti. Bireyler değil, gruplar kazandı. Grupların sözü geçti. En ehemmiyetli tümceler onların ağızlarından çıkmış gibi davranıldı.
Sonra adam birgün farketti. Bu sahte yaşam içinde, kaydadeğer bir hamlede bulunmadığını gördü. Grup hala önünde ilerlemekteydi. Biraz durdu, düşündü. Sonra ansızın ağzından şu cümleler döküldü. "Arkadaşlar siz gidin, ben geliyorum.. Birazdan.." Grup hızla ilelemeye devam ederken, o arkadan olanları izlemekteydi. Şimdi herşey çok daha net ve açık bir şekilde görünüyordu. Yolun sonundaki selametsizlikten kurtulmuş olma mutluluğunu yaşarken, yalnızlığın ve farklılığın burukluğu çökmüştü içine. Fakat biliyordu ki bu mutluluğu kısa sürecek, yakın zamanda diğerleri onu "kötü, çirkin, yanlış" sıfatlarıyla betimleyeceklerdi.
Hal böyleyken, hak ve hukuk kalabalığa hizmet etti. Bireyler değil, gruplar kazandı. Grupların sözü geçti. En ehemmiyetli tümceler onların ağızlarından çıkmış gibi davranıldı.
Sonra adam birgün farketti. Bu sahte yaşam içinde, kaydadeğer bir hamlede bulunmadığını gördü. Grup hala önünde ilerlemekteydi. Biraz durdu, düşündü. Sonra ansızın ağzından şu cümleler döküldü. "Arkadaşlar siz gidin, ben geliyorum.. Birazdan.." Grup hızla ilelemeye devam ederken, o arkadan olanları izlemekteydi. Şimdi herşey çok daha net ve açık bir şekilde görünüyordu. Yolun sonundaki selametsizlikten kurtulmuş olma mutluluğunu yaşarken, yalnızlığın ve farklılığın burukluğu çökmüştü içine. Fakat biliyordu ki bu mutluluğu kısa sürecek, yakın zamanda diğerleri onu "kötü, çirkin, yanlış" sıfatlarıyla betimleyeceklerdi.
Üzüldü üzülmesine,
Ama gerçek bu değil.
Şuursuz bir ülkede,
Amaçlanan bu değil.
Yakılan ağıtlar yalan,
Dökülen gözyaşları kimin,
Sevginin sonsuzluğunda
Bekleyenler için,
Ateş,
Düştüğü yeri bile yakmadı...
ANIL ÖZER
Anıl bizim en büyük eksiğimiz birey olma bilinci zaten..Ama bunda yanlış eğitim ve politikaların hiç mi suçu yok..Yolumuz açıktı da biz mi yürümedik..:))
YanıtlaSil@crazywomanrosemaryTabiki yanlış eğitim ve politikaların suçu var. Fakat iyi eğitimliler ve kendini yetiştirenler de, yürümeye korktu.. Korktuk işte..
YanıtlaSilDertler ortak değerli dostum. Ben grubun arkasına takıldım gidiyorum...
YanıtlaSilYolun sonu selametsizlikte olsa, grubun peşinden gitmek günü kurtarmak için ideal. Biliyorsun Anıl, artık geleceğimizi değil, günümüzü kurtarıyoruz biliyosun..
YanıtlaSil"kötü, çirkin, yanlış" olarak betimlendik gitti.. :) yapacak bişey yok..
YanıtlaSil@Utopia..Merak etme biz de oralardayız zaten..
YanıtlaSil@Selen ÖzdemirBen ce ne günümüzü ne de geleceğimizi kurtarabiliyoruz ablacım..
YanıtlaSil@ZombikHayırlısı..
YanıtlaSil