25 Ekim 2012

dekorlar ve monolog..

    İnsan hayallerde yaşar ama masallardaki gerçekliği elle tutabiliyorsa mutlu olabilir. Nefret ettiği kimselere arkadaşım diyebiliyorsa ve tahammül eşiğini en yüksekte tutabiliyorsa keyfe hükmedebilir. Dünü yarına ve yarını bugüne çevirebiliyorsa, kor ile serinleyip buz ile ısınabiliyorsa güç ve dirayet sahibidir.
    Kendi karakteri ve zihnine bunca hüküm giydirebilir insan. Kısıtlayabilir kendini, zamanla güçlenebilir, birçok öğretiden faydalanıp gelişebilir. Özniteliklerinin karmaşasını görkemli bir karakter gibi gösterebilir.
Tüm bu söylediklerimi yapabilir insan. Yapamayacağı şey ise bir başkasına hükmedebilmektir. Zira insan kendi üstündeki hükmünün az olması nedeyiyle her daim başkalarına hükmetmeye çalışmıştır. Liderler toplumlara, başkanlar zümrelere ve gruplara, üstler asta, hiç olmadı yanındaki hayat arkadaşına..
    Yanındakini kendine benzetmeye çalışmaktır insanın hükmü. Çünkü ancak kendiyle mutlu olacağını düşünmektedir. Bir tane daha kendiyle.. Alışılmadık hamleler istemez. Stabilitesini bozan yeni bir hayatı kabullenemez. Zoraki davranışlara mecbur kalmak onu yorar. Yanındaki bir başka karakter onu eğer, büker, yoğurur ve yeniden şekillendir. Fakat bazıları kırılgandır. Çok fazla eğilip bükülmez, yoğurulmaz, yeni şekiller almaz. İşte bu sabit yapılılar her daim yalnız kalarak mutsuz olur. Yalnızım diye bağırır, ağlar, avunur.. Sonra yine ağlar ve yeniden avunur. Bu döngü hep böyle devam eder..
Yazık olanlar ise sabitleri eğip bükmeye çalışanlardır. Belki aylarca ve yıllarca uğraşır eğip bükmek için. Tüm emek ve çaba sonucunda değişim görmeyince yıkılır kahrolur ve çöker. Artık her ikiside yalnız ve mutsuzdur. Sabitler sabit bir şekilde yalnızdır.  Değişimci emekçiler ise yorgun ve mutsuzdur. Güçsüz kaldıkları için onlarda yalnızdır.
    Geçen gece yaşadığım bir iç hesaplaşmadan çıkardığım sonuç bu yazının satırlarında gizli. Bunlar zihnimde evrilirken tüm çevremdeki arkadaş ve dostlarımı ele aldım. Yalnızlıktan, mutsuzluktan ve boşluktan şikayet eden herkesi..
Eski ve uzaklardaki dostumdan gelen bir tavsiye şöyle der yalnız arkadaşlarım; "insan yalnız öleceğini kabul ettiği gün, yalnızlığı ve yalnız yaşamayı kabullenebilir.." Ben de şöyle diyorum; "Yanınızda duran insanlar bir dekordur. Sahne değiştiğinde onlar da değişir. Zira bu oyunu beraber oynayabileceğiniz bir oyuncu yok. Sadece dekorlar ve siz. Bu yaratanın sizlere nasip ettiği bir monologdan ibaret.."


Kimileri figüranlarla başrolü paylaşmaya çalışır. Onlar kendilerini aldatanlardır. Kimileri ise bol oyunculu, diyalogları ve metinleri temiz tiyatroların içindedir. Onlar şanşlı olanlardır ama bu deneme sadece ve sadece monolog oyuncusu "mutsuz çığırtkanlar"a yazıldı.. :)
Anıl Özer

10 yorum:

  1. Şiirlerin daha samimi biliyormusun. Çünkü denemelerinde daha sert ve güçlü görünme çabası var. Şiirlerin ise en güçsüz olduğun, hüzünlü anlarının eseri oluyor.

    YanıtlaSil
  2. az his ama fazlaca edebiyat. üstad okuyoruz anladığımız ve sevdiğimiz için.

    YanıtlaSil
  3. Yaratıcıdan yeni bir tiyatro metni istemeyi dene. Yepyeni bir metin ve yeni oyuncular. Belki de başrolü paylaşacağın bir değer...

    Ne dersin arkadaşım?

    (hafta içi tuna dan bir kargo alacaksın. işyerinde ol.. :))

    YanıtlaSil
  4. Yine güzel bir metin ablacım. Ne zaman geliyorsun, ne zaman gidiyorsun anlamıyorum ama iyi ve anlamlı yazdığını biliyorum.

    YanıtlaSil
  5. @EDASiz ne anlıyorsanız o Eda. Aslında ben de aynı düşüncedeyim.

    YanıtlaSil
  6. @Utopia (Alper Değirmencioğlu)Alper duyguların karşılıklı emin ol.

    YanıtlaSil
  7. @Burçak GürsoyBu tavsiyeni göz ardı etmeyeceğim ama zamanı geldiğinde..

    YanıtlaSil
  8. Bir de bahaneler hazirdir: Ben senin iyiligin icin bunlari soyluyorum (Seni egip bukmeye calisiyorum); Sen beni sevmiyorsun, istedigim gibi olmuyorsun (Aslinda ben seni sevmiyorum ve sevebilecegim bir sekle sokmaya calisiyorum ya neyse); Ne olur ki yani, dunyanin sonu mu gelir (Sen kendi kisiliginden vazgec, benim istedigim gibi yasa, noolucak yani...), bak beni aglattin simdi (Cunku ben kendi kendini mutlu etmekten aciz, zayif karakterli bir insanim, aglamak icin bahane ariyordum. Ha sen de kendini suclu hisset simdi...). "Sevgi" kelimesinin anlamini en cok kirlettigimiz zamanlar bunlar, baskasini degistirmeye calistigimiz zamanlar.

    YanıtlaSil
  9. @aycabu örneklendirilmiş tespitlerin karşısında ancak saygıyla eğilebilirim ayça. :)

    YanıtlaSil