3 Mart 2012

İnsanlar yaşamaya mecburdur.

Şöyle dedi bir arkadaşım; "yaşamayı beceremiyorsan öl!" Hayat bu naif ve insani yaklaşımı kabul etmeyecek kadar ciddi ve karmaşık. Yaşam sahibinin anlamlandırabildiği ve ehemmiyetle yaklaşarak önemseyebildiği kadar. İyinin ve kötünün, doğrunun ve de yanlışın varolduğu bir yaratılış ve yaşayış deryası. İnançlar, ibadetler, küfür kıyamet veryansınlar, eş koşmalar ve dahası..
Beyinlerimize kazınan öğretilerin ve inançların bize öngördüğü fayda ve zararların peşinden koşarken bulduk kendimizi. İşte bu noktada atıldı düğüm yada ip istenmeyen bir yerden koptu. Çünkü yaşadığı her güzellikte ve mutlulukta, yüzünü yaratıcısına dönüp şükredenler vardı. Çünkü yazdırmıştı yaratan Kuran’a; “Ben Allahü Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır.”  Hayırlar yaratana atfedildi, şükredildi. Minnet kazındı kalplere. İbadetlerin dualarıyla döndü avuçlar göğe. Fakat kalplerin özgüveni yok oldu. Çünkü insanın her başarısı yaratıcıya ait görüldü. Onun iznine vakıf hissedildi. Onun sayesinde olduğu düşünüldü. Başarılar insanlara değil yaratıcıya ait oldu hep.
Sonra günün birinde şer geldi. Tüm hayırsız işler ve gaspolan haklar, kavgalar, çalkantılar sardı etrafı. Başa çıkmak hiç kolay değildi insan için. Hücrelerinde kalan güç kırıntılarıyla savaşırken fark etti tüm özgüveni yaratıcısında bıraktığını. Savaş malubiyetle sonuçlanacakken sitem ve serzeniş başladı. Ve yine Amentü’nün yazdıkları geldi akla hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım.” Öyle ise dedi insan, yaratıcı bu defa şer yarattı benim için. Şerre layık gördü beni. Savaş enerjisi biterken çığlık attı. Öyleyse başarılarımı sen sahiplenme, bana ver, ver ki hayırı kendim oluşturduğumu sanayım ve şerde de yüzümü sana dönmeyeyim. Ver ki o başarılardan güç alıp bugün bana teslim ettiğin şerle savaşayım.
Ne başarılar teslim edildi, ne de şer katliyam kaldırıldı bireyden. İşte o an sorgulandı yaşam ve o an anlam kazandı ölüm. Soğuk ve nefessiz bir bedene özlem duyulurken, Azrail gelse canı almaya, hiç hayır demeyecek insanlar dolaşır oldu ortalıkta.
Ölmek istemek anlamlıydı ama unutulan bir şey vardı. Yaratılmayı seçmedik hunharca gönderildiğimiz bu sınavın içine. Seçmediğimiz bir yaratılışın ölümüde yasak bize. Ölüm ki en anlamlı, kazaya, kadere, ahret gününe, hayır ve şerre iman ettiğim bu karmaşık düzende…

Anıl Özer

6 yorum:

  1. Utopia..3/3/12

    Dostum dökmüşsün yine incilerini ama biliyosun bu tarz yazılar çok eleştiri alır.

    YanıtlaSil
  2. Evrim3/3/12

    İnanmama rağmen ateistlerden çok daha fazla istenmeyen davranış sergiledim ben. Hepsi inanmak ama güvenmemek üzerine.

    YanıtlaSil
  3. İnanmak güzel şey :))Tamam da yazdığın o duaların önünde en belirgin istek OKU diyerek başlıyor..Biz önce bize düşeni yapmalıyız Bilime ve öğretilere paralel çalışmalıyız.
    Bu gün ciddi konulara parmak basmışsın..:))
    Ölümü istemek çok saçma geliyor..Sanki kolaycılık,yaşam savaşından kaçmak değil mi?

    YanıtlaSil
  4. ciddi meseleler.. sadece bi yönden baktım..

    YanıtlaSil
  5. Ölmeyi beceremiyosan yaşa o zaman !!!

    YanıtlaSil