Evet aklıma düşen yazı dizisinin 3üncü ve tahminim son yazısındayız. Aslında bu konu öyle dibe kadar inmekte ki boğulmaktan korkuyorum. Zaten şu yazacaklarımla dizi son bulmalı, zira elektirik geldiğinde bizim goygoy apokaliptikler hiçbir şey olmamış gibi yaşadıkları bok içindeki hayatlarına aynen devam etmekteler..
Post apokalips geyikleri yapılırken bildiğiniz üzere her zaman medeniyet yokoluşu sonrası, kendi ilkel yetenekleriyle sıfırdan başlayan insan tasvir edilmekte. Ben de şimdi kendi gözümden medeniyet öncesi insanın kendi ilkel yeteneklerini tasvir etsem ve o insanın yeteneksel gelişimini ve bu gelişimle kendini boka batırmasını ele alsam ne dersin? Biliyorum sıkılırsın ama ben yazayım, sen yine okuma.. olsun..
Şimdi bi ilkel adam var abi. Bu adam kendini yaşatmak zorunda. Bu zorunluluk onda ilk evvela duyularını geliştirmesine sebep olmakta. Doğadan beslenmekte. Avcılık ve toplayıcılıkla başladı. İşini kolaylaştırmak için aletler yapmak zorunda. Bu da onun ilkel mühendislik niteliklerini geliştirdi. Sonra hasta oldu. Hayvanlardan bazı ağaç ve otların (söğüt ağacı gibi) ağrılara iyi geldiğini öğrendi. Dolayısı ile kendinin lokmanı oldu. At ile başlayarak bazı hayvanları evcilleştirdi. Tohumları ekti. Seyis ve çiftçi oldu. Tabi hayvanları evcilleştirerek karın tokluğuna onlaarı kendi adına çalıştırmasıyla ilk "pragmatik" hamleleri yapmaktaydı. Sonra ona pahalıya mal olacak hamleler..
Göründüğü üzere mühendislik, lokmanlık (hekimlik), seyis ve çiftçilik en değerli meslekler olarak ilkel dönemden günümüze evrimleşti. Bu meslek gruplarındaki adamlar benim toplumda en değer verdiğim mesleklere sahip adamlar. Binanın temel kolonları gibiler.
Tabi sonra adamlarımız bir arada yaşamaya başlıyor. Bildiklerini kendinden daha tecrubesiz olanlara aktararak öğretmenlik yapıyor. Topluluk büyüyor ve profesyonel ortantasyon başlıyor. Artık bir adam hepsini yapmıyor. Mühendisliği biri, lokmanlığı biri, seyisliği ve çiftçiliği bir diğeri.. Dolayısı ile bu oryantasyonun başında bir kordinasyon sorumlusu olmalı. Evet kabilemizin ilk yöneticisini görüyoruz. Bunlar medeniyete doğru ileledikçe kadameli olarak memur olacaklar. Departman memur ve şeflerinden, müdürlere, senatörlerden, milletvekillerine, krallara, sultanlara, başkanlara kadar evrimleşecekler. Ha unutmadan, bir de kabilemizin şamanı var. Bölgesel, yöresel din alimi. Gaz vermek, dayanma gücü vermek için, kabileyi hülyalarla oyalayan. Dinin kişisel dokunulmazlığını bozup, inancı yönlendiren ve toplum!! faydasına kullanan o adam var ya hani..
Sonra sahip olma güdüsü, insanların birbirinin elindeki değeri almaya, çalmaya itti onları. Asker oldular. Doymak için öldürmek bir kenarda kaldı, sahip olmak için öldürdü. Kimi kendini savunmak için asker olmak zorunda kalsada, işin kökü hırsızlığa dayanmaktaydı. Medeni toplumlara doğru geldikçe birbirine mecburi saygıyı oluşturmak adına polis oldu. Ama özünde asker olduğu için, kendi topluluğundan olmasa da başka topluluktan çaldı. Çaldı.. Nizam içindeki kötülükler hakim ve savcıları, insanın yaratılışındaki yalan ve inkar avukatları oluşturdu.
Para... İnsanın kendi için yarattığı büyük efendi. İlkel dönemde ilk takas tüccarlarına daha geniş bir hamle ve hareket kabiliyeti kazandırdı. Ondan alıp, ona sattılar. Üretmeden ve ortaya koymadan sağladığı kazançla, enerjisini ve zekasını sadece paraya yönlendirdi. Sonra bu adamdan finans sektörü türedi. Bankacı, sigortacı, borsacı vb. Tabi böyle büyük bir finasal yapı içinde emlakçı, galerici gibi hayali ticaret diye bilinen komisyonculuğa dayalı meslekler türedi.
Günümüze kadar çok şey değişmiş olsada, dört gruba indirgediğim mesleklerin yalnızca ilk grubu benim için değerlidir. Zira yaşanacak bir post apokalips 4üncü gruptan başlamak üzere, geriye doğru tüm bu meslekleri öldürecek, en son ancak insanın içindeki öz nitelikler olan mühendislik, lokmanlık, seyis ve çiftçilik geriye kalacaktır. Doğadaki adam bu niteliklerin sahibi olan adamdır. Bir adım ötesine geçtiğinde artık doğada değil demektir.
İnsanın birbiri ile uğraşmadığı, birbiri ile kavga etmediği yegane meslekler 1inci grup mesleklerdir. Zira o mesleklerin işi doğayı anlama ve yorumlama, bu ışıkta onu kendi faydasına kullanmadır. Daha doğayı anlamadan sömürgeleştirmiş ve daha ziyade kendi ve birbiri ile uğraşarak kaosa sürüklenmiş insanlar bir de üstüne bir boka yaramayan meslekler türetmişlerdir. Çoğu meslek medeniyete hizmet adına, belli zümre ve toplulukların gücü elinde tutması için onlara uşaklık etmektedir. İşte bu o insanın içinde ilkel güdülerle varlığını sürdüren 1inci grup meslek daha doğrusu yeteneklere en büyük hakarettir.
Bir büyük felaket hepsini öldürür. Ancak içimizdeki o ilkel yeteneklere asla dokunamaz. O dokunulmaz nitelikler de, cesetleri geride bırakacak post apokaliptik adamın yeniden başlamasını sağlayacaktır. Sonunun yine aynı olacağını bile bile..
Anıl Özer
Bu konuda ne kadar sinirli olduğunu biliyorum Bu sinirle bu kibar anlatımı nasıl yaptığını da merak ediyorum. :)
YanıtlaSilAçılın açılın.. Ben mühendisim ! :D
YanıtlaSil@MYANAaa kibar olmakta üstüme yoktur.. :)
YanıtlaSil@Burçak GürsoySen de bir mühendis olmana rağmen, bunu kendime yapılmış ince bir eleştiri olarak değerlendiriyorum. Olay kişisel değil Burçak.. Bu uzaktan bakılan bir resim sadece..
YanıtlaSil@Burçak GürsoyHayır yanlış anladın. Ben kendi adıma yaptım espriyi eski dost. :)
YanıtlaSilBen de mühendisim!:)
YanıtlaSilSen bir introvert olduğun için (Türkçe'si "içedönük" ama onu iletişim özürlü anlamında kullanıyorlar hep -ki introvert o değil. Tam Türkçe'si yok demek ki) ilk insanı da kendin gibi introvert farzetmişsin. Mühendislik, doktorluk ve hayvancılık tam da introvert meslekler. Çiftçilik işi introvert'lığı pek kaldırmıyor, işbirliği şart, onu da yerleşik hayata geçiş sürecine uydurup 4. sıradan sokmuşsun. Tamam da, ilk adam -şayet evrime inanıyorsan- büyük bir maymun ailesine doğmuş olmalı (ki ilk adam dediğim şey tek bir insan değil, ben yazarken sadeleştirdim beyefendiyi) En azından bir anadan çıkıyor adam (hadi evrime inanmayanlarda da ortak bir noktam olsun). Bahsettiğin 4 temel meslek ancak birinin öğretmesiyle başlayabilir. Öğretmenliği yabana atma yani :)
@aycaValla Ayça ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Gelişine vurdun. Zaten edebi kimliği olan yazılar oluşturamayınca, bu ara böyle goygoy a başladım..
YanıtlaSil