"Dünya devrilmeden öylece duruyor" dedim.
"Fizik bilgimi sınama akşam akşam" dedi..
Halbuki "inanmayan" olarak nitelendirdiği bana "tanrısal lutuflar"dan bahsetmişti akşama kadar. Günün ilk saatlerindeydik. Hani saat gece onikiyi geçer de yeni gün olur ya. Çocukluğumdan beri anlayamadığım ve aslında Güneşin doğmasıyla başladığına inanığım o yeni günün ilk saatleri..
İkimizde şunu biliyorduk. Hayat bizleri saçlarımızı okşamak için seçmemişti. Durduğumuz yerde hareketleri izliyor, yokoluşa dair net bir tarih kestiremediğimiz için yaşamaya devam ediyorduk.
Karşılıklı oturmuş ev yapımı, ucuz yollu şarabımızı içerken sordu; "Sen hiç ölmek istedin mi?"
"Hayır ama ölmek isteyen birini tanıdım" dedim..
Kısa bir sessizlik oldu.. Ardından..
"Ne zaman ölmek istersin biliyor musun?" dedim.
"Ne zaman ağa" dedi..
"Yapamadığın bütün korkaklıklar aynanın karşısına geçtiğinde bir anıt gibi karşında durursa" dedim.
"Bu her sabah bana oluyor" dedi..
Gülümsedim..
"Sana söylemiştim.. Ben ölmek isteyen birini tanıdım" dedim..
Gülümsedi..
"O fahişeler yüzünden dönüşmedik mi ayna karşısındaki anıtlara" dedi..
"Kızgın olduğun kalabalıkta yoğunlukla erkekler var sanıyordum" dedim
"Fahişelik kadınlara özgü bir sanat değildir ağa, yalanın,ikiyüzlülüğün ta kendisidir" dedi..
"Fizik bilgimi sınama akşam akşam" dedi..
Halbuki "inanmayan" olarak nitelendirdiği bana "tanrısal lutuflar"dan bahsetmişti akşama kadar. Günün ilk saatlerindeydik. Hani saat gece onikiyi geçer de yeni gün olur ya. Çocukluğumdan beri anlayamadığım ve aslında Güneşin doğmasıyla başladığına inanığım o yeni günün ilk saatleri..
İkimizde şunu biliyorduk. Hayat bizleri saçlarımızı okşamak için seçmemişti. Durduğumuz yerde hareketleri izliyor, yokoluşa dair net bir tarih kestiremediğimiz için yaşamaya devam ediyorduk.
Karşılıklı oturmuş ev yapımı, ucuz yollu şarabımızı içerken sordu; "Sen hiç ölmek istedin mi?"
"Hayır ama ölmek isteyen birini tanıdım" dedim..
Kısa bir sessizlik oldu.. Ardından..
"Ne zaman ölmek istersin biliyor musun?" dedim.
"Ne zaman ağa" dedi..
"Yapamadığın bütün korkaklıklar aynanın karşısına geçtiğinde bir anıt gibi karşında durursa" dedim.
"Bu her sabah bana oluyor" dedi..
Gülümsedim..
"Sana söylemiştim.. Ben ölmek isteyen birini tanıdım" dedim..
Gülümsedi..
"O fahişeler yüzünden dönüşmedik mi ayna karşısındaki anıtlara" dedi..
"Kızgın olduğun kalabalıkta yoğunlukla erkekler var sanıyordum" dedim
"Fahişelik kadınlara özgü bir sanat değildir ağa, yalanın,ikiyüzlülüğün ta kendisidir" dedi..
Haklıydı. O pahalı fahişlerin yegane özelliği yalnızca fahişe olmalarıydı..
Dünyayı devirmeden yalanlarından asla vazgeçmeyecek olan fahişeler..
Anıl Özer
Blogları iyice boşladık be Anıl! :)
YanıtlaSil@ayca Öyle oldu ya ! Şu sıralar kendimle hesaplaşıyorum.. Yaş 30 olunca yeni hissler sahibi oldum. Köklü bir değişikliğe gidiyorum hayatımda.. Yazılar, şiirler, besteler bir kenarda kaldı.. Bakalım sonum ne olacak..
YanıtlaSil@aycaİkinci bir sorunum daha var.. Hususi olarak yakından takip ettiğim bloglar ya okuyucuya kapatılmış ya da terk edilmiş durumda..
YanıtlaSilBen biraz terk ettim: Cunku koklu degisikliklerden geciyorum hayatimda... Tanidik geldi mi?:)) Son durumlari 2 gun once yazdim blogumda: Simdi okuyorum ve begenmiyorum. Kendimi yazdigim zaman yazilarimi ukala buluyorum; baska seyleri anlatsam yine ukala oluyorum; sanirim ben ne yazsam kendime ukala gorunuyorum. Yazin hayatima sadece blogger arkadaslarimin postlarinin altina yorum birakarak mi devam etsem acaba... :)
YanıtlaSilUmarim olumlu degisimlerle mesgulsundur.