İnsanlar bu güne kadar dinleri ya milli niteliklerinde korumuş, ya da kendi milletine uydurmuştur. Örneğin musevilik sadece israil ve kendini bu kökten gelmiş olarak niteleyen insanların inancıdır. Aynı şekilde japonların inancı şinto (şintoizm) de milli bir gelenekte muhafaza edilir.
Yayılmacı politika sergileyen dinleri (müslümanlık ve hristiyanlık) incelersek, bu dinlerin birçok mezhebi, kolu, tarikatı olduğunu görürüz. Sizce bunun asıl sebebi nedir?
Sebep "ırk"tan başka birşey değildir. Milletler zorla ve/veya gönüllü olarak kabul ettikleri bu dinleri başkalaştırmıştır. Zira kendi geleneklerine, yaşayış tarzlarına uyarlamak, bir şekilde kimliklerini ortaya koymak gerekmektedir.
İş bu nedenle hristiyanlık orta doğudan doğan bir din olmasına karşın batı roma imparatorluğu tarafından kendi menfaat ve geleneklerine uyarlanarak "ortadoksluk" mezhebi ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde kuzey avrupa ülkelerinde de daha hafif bir inanç sistemi olan "protestanlık" bulunmaktadır. Ateizmin bugün en yaygın olarak kuzey avrupada görülmesi, protestanlığın neden haifletilmiş bir mezhep olduğu hakkında sizlere bir fikir verdi mi? Orada yaşayan ırklar (nordik ve kelt kökenliler) yaşayış ve düşünce yapılarında "tanrıya ihtiyaç duymayan bir varlık göstermişlerdir.
İran ve dolaylarında gözlenen "şii" mezhebine inanaların asırlar önce "paganizm" inancına sahip olduğunu biliyor musunuz peki? Acı hissetmenin ibadet sayıldığı ateşe tapma geleneğinden gelen bu insanların, bugün bile karbela olayının yıldönümünde neden kendilerini zincirlerle dövdüklerini anladınız mı şimdi..
Anadoluda osmalının ilk dönemlerinde hakim olan bektaşiliğin, orta asya kökenli yörükler ve türkmenler tarafından ortaya konduğunu biliyoruz. Ancak Yavuz Sultan Selim 16YY başlarında memlüklerden halifeliği almış, toprakların mısıra kadar genişletmiş ve en önemlisi "Hami-Sami" ırkları yönetebilmek için "Sünni İslam"ı doktrin olarak ortaya koymuş ve anadoluda çok "altay" kökenli adam doğranmıştır.
Bugün hala mezarlarımıza ölülerimizin rahatı için "mersin dalı" dikmekteyiz. Doğru dürüst bitki olmayan çöllerde yaşayan arapların mezarlarına bitki dalları dikmediğini biliyoruz. Göktanrı inancında ağaçların önemi büyüktür. Kan davası güden iki obanın birbirinin ağaçlarını kestiği, bu sayede tanrı ile bağlantılarını kesmiş olduğu halen daha anlatılmaktadır. Bunun dışında kayın ağacının bir ruhu olduğu ve bu ruhun tohumlar vasıtasıyla "kam" olacak kişiyi doğarken belirlediği varsayılır. Kayın "kam"ların anasıdır. Bu nedenle halen kullanıdığız "kayınana" kelimesinin kökü de buradan gelir. (Hatta seçmen tohum mevzusu Avatar filminde kullanılmıştı. Ve dikkat avatar filminin yapımında orta asya arkeolojisine hakim Ruslar bulunmaktadır.)
İslamla hiçbir alaka göstermemesine rağmen "Dilek Ağacı" ve bu ağaca "çaput bağlama" mevzuna hiç değinmiyorum. Zira artık kendiniz bağdaştırabilirsiniz.
Hristiyan ilahiyatçı "Anne Marie Schimmel" bir makalesinde şöyle demektedir. "Bizler (Hristiyanlar) asırlar önce perslerle yaptığımız şavaşlarda onların iman-inanç gücünden çok etkilendik. Onların tanrıları Mitranın doğum gününü kutlaması, bu kutlamalarda ağaçları süslemesi belli ki ilgimizi çekti. Ve biz de doğum günü hiç bir kaynakta geçmeyen peygamberimiz oğul İsa'ya bir doğum günü uydurduk. "
Şimdilerde Türkiye topraklarında da "Dünyadaki hristiyan kalabalık ve ekonomik ağırlığı"ndan mı etkilendik bilinmez, Doğum günü belli olmayan İslam peygamberi Muhammed için "kutlu doğum haftası" aldatmacası türetilmiştir.
Bu makale sayfalarca uzatılabilir. Bir kitap cildi olacak kadar da örneklendirilebilir. Ancak uzun sözün kısası dinler ya millidir ya da millete uyarlanmıştır.
Türkiyede "Türk-İslam" sentezi şarlatanlığı, Türklere yapılmış en büyük kötülük ve ihanettir. Başka ırkların dinlerini kendimize uyarlamana gerek yok. Belli ki özümüz kabul etmiyor, yaşayışımız değişmiyor.
Türklerin inancı "GÖKTANRI" dır. Ve Eğer Türksen kabul etmesende
özünde bir yerlerde farkında olmadan ona inanıyorsun.
ANIL ÖZER
https://sevgidoji.blogspot.com.tr
YanıtlaSil