Biz her daim kendi memleketini kaçar gibi terkedenlerden olduk ta sonra onun uğruna şiirler yazıp besteler yapmadık mı? Her an o karalar bağlayan uğursuz akrabaların gölgesinde, yeni ufukların gözgörmez esaretine mahkum olmadık mı? Olduk tabi, olduk ama insaniyetimizden de olduk. Hiçbir humanist duygu artık bizle beraber değildi. Bir nefret hızla karşılığını bulurken, sahipsiz sevgiler karşılığını aramak için yollara düştü. Yollar anladı dertlerden, yeni izler, yeni nefesler anladı. Yeni yerler, yeni lehçeler ve şiveler... Bizim varoluşumuzu tutan güçlü bir vida değildi. Sadece ince bir pamuk ipliği... Yine gittik, gördük, yerinde inceledik ama asla arkamıza bakmadık. Zira arkada, boşbeleş adamlar, kendine müslüman hayırsızlar ve Allah korkusu olmadan yaşam kuran heybetli krallıklar vardı. Krallıklardan kurtulmanın, esaretten kurtulmak olduğunu bildiğimiz için düştük yollara. Esaret, o ruhları kararmış akrabaların kral olduğu krallıklarda...
(uğursuz ve faydasız akrabalara ithafen) ANIL ÖZER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder