17 Şubat 2012

İnsanlar

Kimi zaman düşman kabilelerin askerleri gibiydik. Kendi istekleri uğruna tüm dünyayı doğrayabilecek birer savaşçıydık. Bıkmadan usanmadan verdiğimiz savaşın sonucunda öleceğimiz yada katil olacağımız gün gibi aşikar olmasına karşın, illaki çıkardık kılıçlarımızı kınlarından. Savurduk oraya buraya ve kim çıkarsa karşımıza öldürdük. Sonra yediğimiz ilk kılıç darbesi ve yaralanma gözlerimizi karartırken ağıtlar yakardık sanki savaş sebebi değilmişiz gibi..
Bazense kendi değerlerimizi tüm toplum değerleri üzerinde tutan teokratik bir rejimin en üstündeki bir diktatör gibiydik. Tüm doğrularımızı karşımızdakilere sindirmeye çalışan ve hayati değer yargılarını kendi kimliğimizden bağımsız tutmayan birer yöneticiydik. Bürokrasi salgılandı kanımızda, siyaset eridi hücrelerimizde.
Düşe kalka yürüdüğümüz her yolda, en duygusal ve hüzünlü hallerimizi saklardık birbirimizden. Gözyaşının ayıbı büyüktü toplumumuzda. Karakteri en çok alçaltan nihai tabu halini almıştı. Ama yinede ağladık ama ardına saklanmadık gözyaşlarımızın.
Altüst ettiğimiz tüm değerler bir bir değersizleşirken, kurtarmak için peşinden koştuğumuz her bir kuram eridi yollarımızda. Gözümüzü çevirdiğimiz her yer kararırken, kovaladığımız yargılardan kaçar olduk.
Bazen bir tek kolpa gülümsememiz yokken, kolpa gülümsemelere muhtaç olduk. Gülen aydınlık gözler bir bir azalırken etrafımızda, konuştuğumuz her kelimenin bir suç teşkil ettiğini de gördük. Bu nedenle yargılandığımız hayatımızda, mahkumda olduk gardiyanda.
Halbuki hep iyi işler yapmaya çabaladık. Çabaladığımızı sandık. Oluşturmaya çalıştığımız büyük duvarın heybetini görüyorduk ama sağlamlığı hakkında hiçbir yorum yapamıyorduk. Kaza geliyorum dedi. Hayatlarımız örselendi.
Düştüğümüz an kalkmak için tek çaremiz vardı. Yaşadığımız ve oluşturduğumuz tüm güzel değerlerin hayali geldi gözlerimizin önüne. Dayak yiyen bir boksörün geçmişi hatırlaması ve son yumruğu için güç araması gibiydi.
Yerden doğrulurken bizi kaldırmaya çabalayanları reddetmenin, yerde bir ceset olarak kalmamıza ve çürümemize sebep olacağına bile bile ittik o elleri. Zira insandık, gururluyduk, kibirliydik. Tüm karakter devinimlerini hissederken içimizde, bağlı bulunduğuz din ve inançtan bile uzak kaldık.
Hep söyledik, hep konuştuk, hep yazdık.. Kavgalar, gürültüler, sevmeler ve sevişmelerle varolduk. Çünkü her daim insandık ve hep insan olarak kaldık…

Özeleştiri öykü halini alsın,
Kavramlar hep benim kalsın.
 Anıl Özer.

4 yorum:

  1. Utopia..17/2/12

    Sadece seni tanıyan anlar,
    Bu cümleler sadece bilenleri yakar.

    Yazma sebeplerin seninle varolsun. Sen hep yaz dostum. Biz hep okuyalım.

    YanıtlaSil
  2. Sağlam denemelerinden biri olmasına karşın, içeriğinden dolayı endişelendim. Zira anladım atlattığını ama sevmedim yazdıklarını. Kaybetmek ve kaybolmak kolay. Sahip olmak ve sahip kalmak zor.

    YanıtlaSil
  3. Yazdıkların özel, yaşadıkların kadar, hüzünlü yazarlar güzel yazar.

    YanıtlaSil
  4. doğru yazmıssın gıtgıde hersey değersızlesmeye basladı dunyanın duzenınde

    YanıtlaSil